KOMPOZİSYON

Şehadet Pervaneleri


05 Aralık 2021

Şehadet Pervaneleri

Hakikatin kutlu parmaklarından süzülüp gelen, şehamet dolu yüreklerde ateş renginde ve su ferahlığıyla can bulan bir başkaldırıştır bu. Asırlardır sönmeyen, yanardağdan bir isyandır. İstila hülyası ile yola çıkanların yolunu söküp atan kutlu bir mirastır bu. İşte tam ortasına sapladı kılıcını ihanetin, işte çiğnedi umarsızca bu şehri, ki merkezidir cesaretin. Bende bu kalp ağrısı, bu amansız hüzün, sinemi çatlatırcasına bağrımı yakan öfke, sende bu şedit arsızlık ve sınır tanımaz zulüm. Budur bizi senin yabancı olduğun, benimse ana kucağı bellediğim toprakta buluşturan.  Yedi kıta, dört mevsim ve tek millet olan küfür bilsin ki bu coğrafyada şehadet altın tepside sunulan içkilerden ve sevdiğiniz diğer dünya nimetlerinden daha kıymetlidir.  İnsicamını bozmaya cüret ettiğiniz kâinatın bir hediyesidir bu toprağın evlatları. Say ki bir tokat, say ki kan ile yazılmış bir zafer ve ikazdır tarihe.

Ey cesaretin gölgesinden saklanan yalancı güneş. Senin kirli kervanın karşısında, bizim vakur ordumuz. Ordumuz ki kılıçları elleri, kalkanları yüreği. Sen hangi kukla ideolojinin sırrıyla yürüyorsun sınırımda. Seni alçak ruh, seni sefil dimağ. Bizim tarih yazdığımız hokkaların mürekkebi kurumamışken, ecdat ufkuna asumanı koymuşken, yaşamı imtihan, ölümü Şeb-i Arus saymışken, yanardağlar gibi patlamaya hazır yüreklerimize sen mi ihanet tohumları ekeceksin! Bu Çukurova artık sana cehennem olur. Bize umman sayılır edeple akan Seyhan. Kehkeşan’a yükselen dualara karşı kirli ayinlerin ne önemi var. Ne önemi var senin kirli safının. Bizde Hatice kadın ve Karboğazı adında kutlu bir baskın. Bizde 44 imanlı yürek, sizde yüzlerce hudutsuz ödlek.

Ey boğazına kadar zulüm ve sömürüye batmış batı: sana, emaneti namus bilen, doğunun kutlu evlatlarıyla geldik. Sen bir soru sordun silahların gölgesinde: esaret mi ölüm mü? Biz cevap verdik hal dilimizle. Olursa istiklal, olmazsa ölüm. İkisi de hür kılar bizi, biri dünyada biri kabirde. Hangi şehrimizde korku gördün, hangimizde esaret kumaşı? Seni bu topraklara sürükleyen bu yalancı rüya, bu alçak plan, bizi senin karşına diken hür olmak sevdası…

Sayıların bir önemi olmadığını anlatmadık mı sana, bizim ölülerimizin bile aslında diri olduğunu okumadın mı kitabımızda. Bize ölüm yok şehadet var ve bilemezsin bir şehit kaç kere ölür ve kaç savaşta senin karşında var. Torosların cesaretini, Pozantı’nın iradesini, heybemizdeki Bedir hadisesini ve hiç mi duymadın mı okçular tepesini. Bize ders olan sana ibret olsun artık bil ki vatanın her karışını okçular tepesi bildik ve yeise düştüğümüz yerde Kosova ile dirildik. Mohaç ve Preveze’deki ecdadın ruhunu ram eyledik dimağlarımıza.

Bu topraklara zulüm eken ölüm biçer bilinsin. Bu topraklar kan ile yıkandı kansıza teslim edilmez bilinsin. Ezanların ve mazlumların hamisidir bu millet, unutkan akıllarınız ezberlesin.  İmanına, vatanına, canına ve emanetine sadık insanların hüküm sürdüğü bu coğrafyada yaşayan ve şehit olan ruhlarla, son damla kanımız toprağa kavuşuncaya son şehadet arşa ulaşıncaya kadar biz Adana’da, Sakarya’da, Çanakkale’de ve nice destanlar yazdığımız memleketlerimizde bir babanın evladı gibi ümmetçe söze sadık, öze bağlı kalmaya devam edeceğiz. Gayri aklınızı yitirdiğinizde, boş hülyalara kapıldığınızda ve ecel size yaklaştığında, bu topraklarda leş olmaya gelirsiniz. Bilinsin ki cesediniz toprağımızı kirletecek kadar kıymetli değildir!

 

Muhammed Şara