KOMPOZİSYON

Biz O Ecdadın Torunları mıyız?


06 Aralık 2021

Biz O Ecdadın Torunları mıyız?

 

Tarih, atalarımızın yazdığı yiğitlik destanlarıyla doludur. Başımızı dik tutan, bizi onurlandıran, övünç kaynağı olan şanlı bir maziye sahibiz. Bu şanlı mazinin yaratıcısı olan ecdadın soyundan geliyoruz. Onlar kendi canlarını, kanlarını, konforlarını kurban ederek, büyük gayretler, üstün çabalar pahasına bize bugünleri miras bıraktılar.

Çok yakında 5 Ocak Adana’nın Kurtuluş Gününü kutlayacağız. Bu yıldönümünün diğerlerinden bir farkı var; Bu sefer Adana’nın kurtuluşunun 100’cü yıldönümü kutlanacak. Ecdadımızın, atalarımızın zor ve çetin çabaları tam olarak o gün, 5 Ocak 1922 yılında karşılık görmüştü. Fransız ordusunun son birlikleri o gün şehirden ayrılmış, Suriye içlerine doğru çekilmişti. Böylece Adanalılar korkunç ve dehşetli geçen bir dört yıllık sürecin ardından zorlu mücadeleler vererek memleketlerini düşman işgalinden kurtarmışlardı.

Güzel şehrimiz Adana’nın kurtuluşunun 100’cü yıldönümü arefesinde cumhuriyet gençliğine bu gençliğin bir ferdi olarak bir sorum olacaktır: “Biz o ecdadın, o dedelerin torunları mıyız?”

Cevap çok basit: “Evet” . Biz o şerefli, onurlu, yiğit, bahadır, mert, korkusuz, yürekli, efe dedelerin torunlarıyız, onların soyundan geliyoruz. Ancak onlar bizim bugünlerimizi görse, bu gerçeğe inanırlar mıydı?

Biz bu kutsal mirasa, bu barış dönemine, dedelerimizin kanıyla suvarılmış bu cennet vatana, güzel cumhuriyetimize layık olmak adına gençlik olarak ne yapıyoruz?

Onlara borcumuz var. Onlar bizim ecdadımız, atalarımızdı. Devletleri, bağımsızlıkları, huzurları, ekmekleri, rahatlıkları ve sayıp bitiremeyeceğim bir sürü değerli varlıkları alındı ellerinden. Her aileden bir kişi katledildi. Onlar en yakınlarının işkencelerle ölümüne şahitlik ettiler…Buna rağmen, o en umutsuz zamanlarda mevcut durumu tam aksine değiştirmeyi başarıp, koskocaman bir devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ni yoktan var ettiler ve bize miras bıraktılar.

Adana’nın kurtuluşunun üzerinden 100 yılın geçtiği bu günlerde mafyatik hareketlere, gereksiz şiddet eylemlerine büyük hayranlıkla yanaşan bir gençlik kitlesi var. Dedelerinin, atalarının şerefli ömür yolundan bihaber, gereksiz, sahte insanlara, haydut karakterlere özenen bir gençlik. Herşeyden şikayetlenmeyi, yakınmayı iyi biliyoruz. Kendimize sahte acılar, dertler yaratıyoruz. Sonra bu acılarda boğuluyoruz.

Ancak ecdadımızın hakiki dertleri, gerçek acıları vardı. Bizim acılarımızın onların yanında acı sayılmayacağı türden, mukayese edilemez acılar. Onlar aile fertlerinin, en sevdiklerinin çarmıha gerilişine, işkence edilerek ölümüne şahit oldular. Kendilerini koruyan ordunun lağvedilişinin, yalnız bırakıldıklarının şokunu yaşadılar. Kendilerini savunmakdan başka bir yolun olmadığı dehşetiyle karşı karşıya kaldılar. Gece iken yaşadıkları,anılar biriktirdikleri evlerin yakılışını kendi gözleriyle acı acı seyrettiler. Köyden çıkmaya fırsat bulamayanların katledişinin feryatlarını duyarken başını aşağı eğip acı acı ağlamaktan başka ellerinden birşey gelmedi. Silahlanıp dağlara çıkıp, zamanın en iyi donanıma sahip ordusuyla çarpıştılar, komutanını esir alıp, birliklerine ağır kayıplar yaşatarak geri çekilmesini sağladılar.

Peki ya biz?

Biz dedelerimizin kanıyla kazandığı bu rahatlık, bu barış çağında onların bize bıraktıkları bu kutsal mirası, bu kutsal bayrağı yüceltmek için ne yapıyoruz? Hangi çabayı ortaya koyuyoruz? Onlar en umutsuz zamanlarda ortaya çıkıp 100 yıl öncenin zor şartlarında cumhuriyeti kurup biz gelecek nesillere bu dünyada bir ecdadın bırakabileceği en değerli varlığı miras bırakmışlar. Peki biz bu barış, bu huzur, bu sulh çağında bu değerli mirasa, bu kutsal varlığa layık olmak için birşey yapıyor muyuz?

Yine 5 Ocak gelecek. Bayraklar pencelerimizden asılacak. Belediye ve valilik birtakım kutlamalar, etkinlikler düzenleyecek.

Peki gerçekten kutlamak bu mudur? Şehitleri gerçekten anmak, onları layık olarak anmaktır, 5 Ocağı kutlamak ona  layık olarak kutlamaktır.

Ecdanına , şehitlerimize layık, liyakatli bir ömür sürüyor musun, Türk genci ?

Onlara liyakat borcun var. Çünki, onlar sen barış, huzur içinde, rahat bir şekilde ömür süresin diye sahip oldukları en değerli şeyi; canlarını, hayatlarını feda etmişler. Öyle birşeyi, öyle değerli birşeyi feda etmişler ki, bu dünyada ikinci kez birşeyi feda edemezler. Canını feda etmek, işte bu yüzden bu kadar üstün bir hizmet olarak sayılır. Çünki canını feda edersen, ikinci kez herhangi bir şeyi feda edemezsin. Yaşamın sınırında sahip olduğun en son şeydir hayat. Ve onu idealler, gelecek nesiller ve yurdunun güzel insanları için feda edersin.

Sizce şehitlerimiz, gazilerimiz liyakatsiz bir şekilde yaşayan, kötü hayat yolunu takip eden, mafyatik hareketler yapan, iğrenç işlere özenen, pis işlere hayranlık duyan hayırsız insanlar için kanını, canını, rahatlığını, sağlığını feda ederler miydi? Onların bu değerli varlıklarını feda edişi güzelyürekli, iyiniyetli, şerefli ve haysiyetli yurttaşları içindi, sevdikleri içindi, sevgiye değer insanlar içindi.

Öyleyse bunu bil: Onlara borcun var, Türk genci !

Yaşamını onlar gibi bu yolda  feda etmediysen, onlar kadar büyük bir çalışma, azim ortaya koymadıysan, borcun var!

En azından bir önceki gününden daha çok layık olmaya çalış onların yoluna. Önceki yaşamından daha liyakatli ömür sür. Tam olmasa da azacık borcunu ödemiş olursun.

Bu cennet vatan üzerinde kirli oyunlar planlayanlara karşı, bu oyunu bozan memleketimin kahraman ecdadına saygı, minnet ve şükranlarımı sunarken, onlara  layık bir gençlik olmamız diliyorum, 5 Ocak Adana’nın kurtuluş yıldönümü kutlu olsun.

 

Turkesh Aliyev

5.12.2021