Ova Yayınları ve adanapost genel yayın yönetmeni Mehmet Yürekli, köşesinde 'Çukurova’nın ağıtını Yaşar Kemal de toplayamadı..' başlıklı bir yazı yayınladı..
İşte o yazı:
Çukurova’nın ağıtını Yaşar Kemal de toplayamadı..
Yaşar Kemal, Çukurova’da ‘o kadar çok ağıt vardı ki’ diyor. ‘Kitaplaştıramadık..’ diyor.. 1940’larda, 20’li yaşların başında toplamaya başladım, ‘kitaplaşmayınca devam etmedim’, diyor..
Ağıtlar, Yaşar Kemal’in (d.1923 – ö.2015) ilk kitabı, ilk göz ağrısı...
İlk kitabı Ağıtlar adıyla ağıtlar üzerine (Ağıtlar I, Adana Halkevi Yayını, 1943)... “Yaşar Kemal” olmadan önce, Kemal Sadık Göğceli iken başladı ağıt derlemesi olarak çıktı. Kitap da bu imzayla çıktı.
Yaşar Kemal, Ağıtların yayınlanması hikayesini şöyle anlatıyor:
“Ağıtları 1939-1942 yılları arasında derlemeye başladım. Doğduğum köy olan Hemite köyünde (şimdiki adı Gökçedam) ölülere ağıt yakılırdı. Bu gelenek çocukluğumdan bu yana sürüp geliyordu.
Bir de Torosların ardından Çukurova’ya Avşarlar iniyorlar, yazın pamukta, çeltikte, orakçılıkta çalışıyorlar, kışın da kışlıyor, kök söküyor, çift sürüyorlar, ark kazıyorlardı. Bu Avşarlarda da ağıt geleneği olduğu gibi sürüyordu. Onların ağıtlarını da bizim ovanın kızları, âşıkları öğreniyorlardı.
Toroslar’da, Maraş’ın Andırın ilçesinin Gökahmetli köyünde iki kız kardeş yaşıyordu. Bunlardan birisinin adı Hasibe Hatun, ötekinin adı Telli Hatun’du. Hasibe Hatun Kadirli’den Mustafa Ağa ile evlenmiş, ovaya inmiş, Telli Hatunsa köyünde kalmıştı. Bu iki kız kardeşin ailesi Torosların soylularındandı. Dağlarda, ovada ağıtçılıkta büyük ünleri vardı. Onlar hangi ölüye ağıt yakmaya gitmişlerse o ölü sağlığındakinden de çok değer kazanıyor, saygınlaşıyordu. Onların ağıtları dillerden dillere de dolaşırdı.
Ben ilk ağıt derlemelerini Hemite köyünde yaptım. İlk ağıdı Medine Mustafa’nın karısı Kara Zeynep’ten aldım. Sonra Hasibe Hatun’a gittim. O bir âşıktı da. Ondan da hem kendi, hem de başkalarının ağıtlarım yazdım. Toroslara Telli Hatun’a gittim, kendi ağıtlarını, Avşar ağıtlarını derledim. Sonra Torosları dolaşmaya başladım.
Yaya, elimde kiraz ağacından bir değnek köy köy dolaşıyor, önce köylülere Osmaniye’nin Gebeli köyünden Murtaza’dan, Küçük Memet’ten; Kazmacalı Güdümen Ahmet’ten öğrendiğim Köroğlu hikâyesini anlatıyor, köylülerle yakın ilişkiler kuruyor, ondan sonra da kadınlardan ağıtlar derliyordum. Bu sıralarda da şiirler yazıyor, yayımlıyordum.
1940 yılında Arif Dino, Abidin Dino’yla tanıştım. Ağıtları, derlediğim birkaç tekerlemeyi Abidin Dino’ya verdim. Abidin Dino ağıtlara, tekerlemelere hayran kaldı. Ağıtların yayımlanması için çok uğraştı. O zamanlar Ferit Celal Güven, Halkevleri Genel Başkanı ve Adana Milletvekiliydi. Abidin Dino bu ağıtları Ferit Celal Güven’e verdi. Ferit Celal Güven ilk ağıt derleyenlerdendi. Folklora, o çağın politikacıları yabancı değillerdi. Ya derlemeler yapmışlar, ya bir derlemeciye yardım etmişlerdi. Topladığım ağıtların küçük bir kısmını Ferit Celal Güven o günlerin Adana Halkevi Başkanı Basri Arsoy’a verdi. Kitap da 1943 yılı güzünde Ağıtlar I diye yayımlandı.
Bölgede o kadar çok ağıt vardı ki, her kadın o kadar çok ağıt biliyordu ki, ben de kadınlardan ağıt derlemenin yolunu öylesine ustalıkla bulmuştum ki, ağıtlardan ciltlerle kitap yayımlayabilecektim. Şimdiden elimde birkaç kitaplık ağıt daha vardı. Halkevi her yıl bir ağıt kitabı çıkarmayı tasarlamıştı. Ben de Halkevinden aldığım o paralarla yeni folklor derlemeleri yapacaktım. Nedense birinci kitaptan sonra o iş suya düştü.
Sonra 1946 yılından ben Türk Dil Kurumuyla anlaştım. Ağıtları, tekerlemeleri onlara verdim. Kitap yapacaklardı, onlar da yapmadılar.”
Yaşar Kemal, bu ağıtları ilk kez 1991’de yayımlanan Ağıtlar adlı kitabında topladı. Kitaba, ağıtları konu alan uzun bir inceleme yazdı.. Bu metni de oradan aldım; daha doğrusu kısaltarak özetledim.
Özetin özeti şu:
Yaşar Kemal, Çukurova’da ‘o kadar çok ağıt vardı ki’ diyor.
‘Kitaplaştıramadık..’ diyor..
1940’larda, 20’li yaşların başında toplamaya başladım, ‘kitaplaşmayınca devam etmedim’, diyor..
Çukurova’da ‘o kadar çok ağıt var ki’ hiçbir zaman toplanamıyor..