KOMPOZİSYON

Feryatnamenin Galip Akisleri


06 Aralık 2021

Feryatnamenin Galip Akisleri

İşgal! Vatan toprağını çiğneyen düşman çizmesiyle  başladı. Dünyada sömürge yarışı başlamıştı. Âlemi kendinin sanan devletler (!), yaptıkları planları fiiliyata dökmeye başladılar. İlk olarak coğrafyalar aşıldı. Ardından mertliği bozan tüfekler ateşlendi. Camii minaresinden köpek havlatan Ermeni, onu kollayan ve kışkırtan Fransız, Anadolu’yu esir alabileceklerini sandılar. “Kaç-Kaç” diye alaya aldıkları Türkler, halbuki Kızıl Elma’ya koşuyorlardı. Mefkureden, asırları ihtiva eden cevheri bulup, o cevherle inşa olunan kuvvete tekrar erişeceklerdi.

Anadolu’nun her zerresi gibi Adana’da işgale uğramıştı. Alimler, tüccarlar, çiftçiler, askerler bir olup derman aradılar. “Zalime karşı susup dilsiz şeytan olunamazdı.” Feryatlarını kaleme aldılar: “Milletimizin acı ve tatlı günlerinde hissemiz vardır. Müşterek ve ayrılmaz bir vatan için uğraştık. Bizi buraya bağlayan ve ayırmayacak olan nice rabıtalarımız, kudsi geleneklerimiz var” diyorlardı. Lakin feryat sadece bağlama eşliğinde yüreği dağlıyordu. Kuvveti, sözle değil kuvvetle yenebileceklerinin farkına vardılar. İçi boş sözler, kuru vaatler ancak düşman süngüsüne taze kan kazandırırdı. Direniş gerekliydi. Ve harekete geçildi.

Pas tutmuş saldırmalar bilendi. Tüfekler duvarlardan indirilip, çelik parmaklara yanaştı. Torosların evlatlarına yakışan Demirdağı eritmekti. Fakat karşıda Demirdağ değil, kadına, çocuğa, ihtiyara güç yetirmeyi marifet addeden emperyalist köhne otomatlar vardı. Güçsüzün karşısında kendini cihan imparatoru sanan eşkıyalara karşı en faydalı usul uygulandı.

Vakit çatmıştı. Son kurşunda atılan ilk kurşunu takip edecekti. Bu coğrafyayı Türkiye yapan gücün simgesi al bayrak dalgalanacaktı. Yoksa ne din kalırdı, ne millet, ne de mâzi! Sivas Kongresi’nin ardından vatanı savunacak milli kuvvetler teşkilatlandı. Bu milletin mücadelesiydi. Millet savaşacaktı. Artık “yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadları”nın oluşturdukları yerel kuvvetler, komutanların yönetimine girecekti. Ne varsa harp için harcandı. Düşmana müsamaha göstermek kutlu bir mâziye ihanet, gelecekteki fenere kastetmekti. Öyle olmadı.

Tarih aynasının buğusu silindi. Attilalar, Kür-Şad’lar, tiğinler, padişahlar, paşalar ve kahraman milletin tüm unsuru oradaydı. Çetin çarpışmalarla can alındı, can verildi.

Galibiyet bizimdi. Zafer muştusunu Mete Han’ın gerdiği yaydan fırlayan “altın ok”tan öğrendik. Bu sesle beraber işgale destek olan Ermeni’nin bağrı delindi. İşgalci Fransız bu sesle Cezzar Ahmet paşayı hatırladı.

İşgal girişimi bir tüfek sesiyle başlamıştı!

Bu girişimi asırlarda yol alan “altın ok” püskürttü.

 

Abdülkadir Demircan