HABERLER

Beş Ocak Destanı


05 Kasım 2021

Beş Ocak Destanı


Günün Şehitlerine


Nefese hasret, vücut donmuş damarda kan
Bostan tarlası değil namlu ucundaki bir vatan

Sanki ırağım sılaya bu kent de bana taşra
Eğilmez başım bu son gün diyorum Beş Ocak’ta

Gurbetten güçlükle sana uçan kuşa imrendim
Her nedense bugün Adana’yı çok sevdim

Yıllardır mis kokunu rüzgardan alırken burnum
Belliydi namlu ucunu kokladı, vardı bir sorunun

Bugün yosun tutan esirliğim kanat çırptı üstünde
Geçti o günler diyen dil vardı Atatürk büstünde

Dileğince karaya çalışsa da lesmanın fırçası
Adana’m kararmaz vatanın cennet parçası

Peygamber övgüsü mukaddes diyor, sanki bugün
Kolundan tutup Adana’ya etmişler sürgün

Kızıl tarlalar önce sırıtır yüzüme yeşil fidanıyla
Fidanlar pamuk olur, güler yüzünün akıyla…

Adana! caddelerin ayağımı öptü, Türküm diye
Esirliğe paydos merhaba ben özgürlüğüm diye

Çor çocuk kız kızan tüm insan aynı şarkı ile
Akşamı erken getirdiler Adana caddelerinde…

Boşluğa razıydı istemiyordu düşman çizmesi
Türk çarıkları varken düşman çizmesinin gezmesi…

O zaman mahşeri andıran çığlığıyla buralılar
Bacağını ayırmak için tek düşman aradılar

Mavzere göğsünü kaya gibi dayayan o erler
Uzanmış makberde bizlerden dualar bekler

Çarpıştıysa o zaman milletimin geleceği için
Bilin ölmesi gerekiyordu düşman denen piçin

Bu topraklarda yalnız Türk olan Türk yaşar
Bu diyarın toprağı başkasını evlenmeden boşar

Her bir parçası şehit kanıyla yoğrulu toprak
Atatürk de dedi, mutlaka korunacak

Saç süpürge sırt cephane bakışlar tüfek oldu
Bir mermiye can vermeyen erlerle vatan kurtuldu

Beş Ocak, Beş Ocak sende kurtuldu bu ocak
Bitmez Beş Ocak’larda, bu vatan bizim olacak

Sen ne büyük günsün ki, şanın bana kadar geldi
Çektiğin acı inan yıllar sonrası yine bağrımı deldi

İri mermiyi hanım elde çocuk belde taşımışlar
Batmayan güneşi getirmek için ayarlarca uğramışlar

Şaire sus demeyin n’olur şu haykırım günü
Biz değiliz olamayız hürriyetin sürgünü

O gün bize en güzel susmak ölüm olmuşken
Bugün deliksiz uykuyla sabah edeyim ha neden?

İstemese şehitler affetse tüm hakkını
Bir tanrı verir susarsam dilimin müstehakını
Maneviyat kalemi yine ayağa kaldırdı söyle?
Öpmek istiyorum şehitlerimin ayağı nerede…

Nerede o ak ellerine kurban olduğum ninem
Kurtuluş için hangi mermiye hedef oldu bilmem

Dizelerim belki anlatamaz o günkü heybetinizi
Sorun millete göstersin gönlündeki kıymetinizi

Ziyaret sayar mısın, şehri yanan mumla donatsam?
Tomurcuktan yeni çıkmış kızıl güller bıraksam

Sonsuz renklerle süslesem caddeleri tek ben
Yine de bugüne bir hediye vermiş görünemem

Al bu senin vatanın yara üzerinde der gibi
Ölümle tanıştı binler, Adana sanki makber gibi

Vatan aşkı onlara ölüme koşma zevkini verdi
Allah’ta sanırım onlara en güzel mevkiini verdi

İnce kıvrımlı feraha giden uzun bir patika
Nihayete erdi dostlar müjde Beş Ocak’ta…

Kölelik bükmüş boynum yokluk yelinde
Sanki asırların çilesi yüklü çocuk sinelerinde

Gitmiş o dedemin mermi kokan burca havası
Çınar ağacından sarkık şimdi eskilerin davası

Vaktaki kara toprağı kızıla çeviren dedem
Hak ettiği duayı alamıyor, suskunluk neden

Bir mutlu güne hasret sanki gönüller divaneydi
Gölşenimdeki güller bugün bağrımda pervaneydi

Feryattan dile gelmişse dik başlıysa tepeler
Bilin ki yavrular dağ ardından doğana emekler

Ah şu gün toprakta küskün kurak ürün yok
Üründen vazgeçtik bize toprağın varlığı çok

Dedim iştahla haykırayım dinlesinler sesimi
Oysa kaldırmadan başımı kestiler nefesimi

Hürriyeti çağırmış toprak üzeri yokluk kokuyor
Yeni bir gün doğmasıyla kent kendini buluyor

Tutsağıyla versin büyümeden ezdik başını yılanın
Gönlümde hür bir ışık vardı aman ha yansın

Esirlik alevden gömlek bizi rabbim kurtarsın
Bitti artık mazide kaldı karanlık günler

Adana’da şimdi caddeler cennetle yarış eder
Binlerce Mehmetçik her bir köşede

Gelmesin diye göz alışılmamış günler, dursun ötede
Öyle zor, öyle zor ki mısralara burada son demek

Ama milyonlarca satırlar yine sizi ifade edemeyecek
Gelmiş bir kez gitmemek üzere Adana’ya bahar
Bugün destanlar yazmalı az gelmedi satırlar

Ahmet Yürekli