KOMPOZİSYON

Başı Dik Çukurova


27 Kasım 2021

Başı Dik Çukurova

Hazineler, yanı başında ona erişemeyen çürümüşlerle anlatılır. Hazineler göz kamaştırıcı ve bir o kadar da tehlikeli ve ulaşılmazdır. Hiçbir hazine uğruna hayat feda edecek kadar değerli değildir. İnsan değerlidir, yaşamak insana bahşedilmiş en değerli hazinedir.

İnsan neden yaşar? Nasıl yaşar? Tüm klasik söylemleri, tezahüratları, motivasyon cümlelerini bir kenara bırakarak şu soruyu tüm çıplaklığı ve kurşun gibi etkisiyle sorsak kendimize ve yöremizdekilere: “İnsan, varlığını bir toprağa bir vatana aidiyet bağlamında sunamazsa, o toprak ve vatan onun mudur? Üzerinde başı dik ve onurla varlığını hissedemez ise, insan, o toprağın ve vatanın çocuğu mudur?”

Tarih boyunca okuduğumuz, dinlediğimiz, anlattığımız menkıbelerden en etkilendiklerimiz ve en aklımızda kalanlar, insanların vatan ve toprak uğruna verdikleri mücadelelerin öyküleridir. Bu sebepsiz değildir. Fıtratındaki mevcudiyeti deforme olmamış her insan, yüreğinde en derin ve en baskın sevda olarak “vatan ve toprak” sevdasını taşır.

Anne-baba hürmeti, çocuk sevgisi, aile bağları, arkadaş çevresi, iş hayatının renkleri, geçim gayreti… Yaşamın vazgeçilmez ve anlamlı parçaları olan ve insan yaşamının her evresinde insanı kaim kılan tüm bu değerli hazinelerden tek bir sebep için vazgeçebilir insan. Bunlarla beraber, en kıymetli hazinesi olan yaşamından da aynı sebeple vazgeçebilir. Bu vazgeçiş, çok daha değerli ve anlamlı bir ülkü uğruna birçok değerli ve anlamlı parçasını gözünü kırpmadan feda edebilme gücüdür. Bu güç “Bağımsızlık ve Özgürlük” ülküsünün ruhumuzda var ettiği eşsiz anlam ve değerin adıdır.

“Bağımsızlık ve Özgürlük” toprağı kutsal kılar ve vatan yapar. İnsanın bağımsızlığı ve özgürlüğü, yaşadığı özgür toprağın, sahiplendiği bağımsız vatanın, insanı sarmalayıp, sahip çıkabilmesidir. Karşılıklı bir aidiyetin ve güvenin en keskin ifadesidir bu.

Bu ülkenin her bir karış toprağında, bu uğurda verilen mücadelelerin ve feda edilen canların solukları duyulmaktadır. Bunu duyarız, hissederiz, unutmayız, anlatırız, taşırız, aktarırız, yaşatırız. Bu ülkenin, her coğrafyasında, oraya ait bir destan yaşar sonsuz ve semavi.

Bir destandır “Başı Dik Çukurova”. Bayrağın ve toprağın gülümseyerek selamladığı eşsiz bir coğrafyadır “Adana”. Yürekli ve kahraman çocuklarıyla. O çocuklar ve onların çocukları, gurur ve onur dolu avuçlarıyla, mümbit coğrafyanın hasadından nimetlenip, duaya ve selama dururlar saygıyla. Bedeli, kanla ve canla ödenmiş ve hak edilmiş topraklarının, Çukurova’ya gülümseyen güneş gibi, o güneşi taşıyan özgür gökyüzü gibi “Özgür ve Bağımsız” bir toprak olmasını buram buram içlerine çekerler coşkuyla.  

Tıpkı Gaziantep gibi, Kahramanmaraş gibi, Şanlıurfa gibi, Eskişehir gibi, Erzurum gibi…

Başı Dik Çukurova ve onun şerefli evladı Adana. Barındırdıklarınla, sahip çıktıklarınla, gözü pek kahramanlarınla, ovalarının üzerinde gururla dalgalanan ay yıldızla bayrak altında, “Bağımsız ve Özgür” nice yüzyıllara… Duayla…

 

FEYZULLAH ALTUNKAYNAK

25.11.2021 AKHİSAR