KOMPOZİSYON

Adana'nın Kurtuluşu


03 Aralık 2021

Adana'nın Kurtuluşu

Bugün 5 Ocak 2021, Adana'nın kurtuluşunun 100. yıl dönümü, geçmişte olanlar üzerinden geçen bir asra rağmen unutulmamış ve bir değil bin asır geçse de unutulmayacaktır.

Her şeyin başlangıcında, Mondros Ateşkes Antlaşması ile topraklarımızın birçoğu düşman askerlerine bırakılmış ve Osmanlı Devleti bu topraklardan çekilmişti.  Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk  31 Ekim 1918'de Adana'ya gelmiş ve burada üç gün kalmıştı. Yetkiyi kendisinden teslim aldığı Van Sanders Paşa'nın ''Yenildik, bizim için her şey bitti'' sözüne karşı çıkmış, Türk milletine olan umudunu asla kaybetmemişti. Kendisine bu sözleri söyleyen Van Sanders Paşa'ya ise tüm kararlılığı ile ''Savaş müttefikler için bitmiş olabilir lakin bizi alakadar eden asıl savaş, kendi istiklalimizin savaşı, daha yeni başlıyor'' diye yanıt vermişti. Mustafa Kemal Paşa, Adana'da geçirdiği 11 gün boyunca etrafı ve halkı inceleyerek durumu ve gelecek hakkındaki görüşlerini İstanbul'a bildirmişti lakin bu telgrafların yetkililer üzerinde olumlu bir etkisi olmamıştı ve Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları Grubu ile birlikte İstanbul'a çağrılmıştı.

Bu olayların ardından işgal kuvvetleri Çukurova'ya girmiş, vatan topraklarında acımasız katliamlara imza atmış ve terör estirmişti. İşgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş, Türk halkı soykırıma uğratılmıştı. 1918-1919 yılları Adana halkı için bir kabus gibiydi. Bu işgal günlerinde Ermeniler Adana'ya gelmekte ve Fransız sömürgesine ait yönetim sistemini kullanarak halkın mallarını gasp etmekteydi. Bu sisteme göre, iki tane yalancı şahit ile halkın barındığı ya da kullandığı ev ve arazileri ele geçirme hakkına sahip oluyorlardı. Adana halkı ise bu gasplara sessiz kalmak zorundaydı aksi halde karşı çıktıkları için Fransız askerleri tarafından kurşuna diziliyorlardı. Öldürülen vatandaşların İslami usullere göre gömülmesine izin verilmiyor, bunun yerine cansız bedenleri kazanların veyahut fırınların içerisinde yakılıyordu. Fransız askerlerinin kana susamışlıkları bunlarla da dinmiyor, gece sokakta yakalanan Adana halkı vahşice öldürülüyor ve bedenleri herkesin görebilmesi için orta yerde bırakılıyordu. Bu caniler dükkanları basıyor, dükkan sahiplerini ise süngüleyerek öldürüyorlardı. Taşköprü'de Türk'ler çarmıha gerilmişti ve kırbaçlanarak işkence görmüşlerdi.

Tüm bu yaşananlara sessiz kalamayan cesur Adana halkı ve yöredeki Türkler örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı'nı oluşturmuşlardı. 1920’de Toroslardan Fransızlara saldırı başlatılmış, sonucunda ise 27 Mayıs 1920’de Fransız Orduları Komutanı Mehil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştı. ''Karboğazı Olayı'' olarak bilinen bu olay, Kuvay-ı Milliye’nin ilk siyasi zaferiydi. Bunu takiben 28 Mayıs 1920’de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştı. 5 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Çakmak ve milletvekilleri Pozantı’ya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresi'ni yapmışlardı. Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdi. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardı. Bütün bunların sonunda Fransa, TBMM hükümetini resmen tanımıştı ve barış yoluna gitmeye karar vermişti.

Bu antlaşma gereğince 5 Ocak 1922’de Fransızlar Çukurova’dan tamamen çekildi. Bu kurtuluş hem milli mücadele hem de askerlerin ve halkın morali için son derece önemliydi. Üstelik Adana'da verilen emirler Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emirleriydi.

15 Mart 1923'te Adana'ya tekrardan gelen Mustafa Kemal Atatürk de: "Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur." diyerek Adana'nın kurtuluşunun bütün bir Türkiye'nin kurtuluşu olduğuna vurgu yapmıştır.

Adana'nın Fransız işgalinden kurtuluşunun akabinde, Ankara'daki bir toplantıda, kendisini ziyaret eden yabancı bir devlet elçisi Atatürk'ü tebrik etmiş ve "Paşam, sizi ve ülkenizi kutlarım. Adana'yı da düşman işgalinden kurtardınız" demiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, memnun olduğu bu tebriğe "Hayır, Adana ve ülkem henüz yabancı işgalinden kurtulmuş değil. Çukurova'nın bereketli toprakları ne zaman yabancı ticaret ve sanayicisinin güdümünden çıkar, kendi sanayisini kurarsa, o zaman düşman işgalinden kurtulmuş olur" diyerek yanıt vermiştir.

Bu destansı kurtuluştan tam bir asır sonra bize düşen görev bu kahramanlıkları hatırlayarak geleceğimizi ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini bu sözlerin rehberliğinde kurmaktır. Atalarımızdan bizlere miras bırakılan bu toprakların ne şartlarla kazanıldığını asla unutmamalıyız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinde bizlere seslendiği gibi:

 ''Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.   Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.''

 

Simay Sanlı